Tag Archives: çeviri yazı

Sevdiğin birini kaybettiğinde…

Bir tanıdığın paylaştığı bağlantıya tıkladım, okudum ve hüzünlendim. “Arkadaşım yeni öldü ve ne yapacağımı bilemiyorum” diyen birine, uzunca bir yorum yazmıştı yaşlı bir adam ve o yorumu o kadar içten ve güzel buldum ki, İngilizcesi olmayanlar da bu yazıdan haberdar olmalı deyip sizin için çevirdim:

Yaşlıyım. Bunun anlamı, (şimdiye kadar) hayatta kalmış olmam, fakat tanıdığım ve sevdiğim birçok insanın bunu başaramamış olması.

Arkadaşlarımı, dostlarımı, yakınlarımı, iş arkadaşlarımı, büyükbabalarımı ve büyük annelerimi, annemi, akrabalarımı, öğretmenlerimi, akıl hocalarımı, öğrencilerimi, komşularımı ve birçok diğer kişiyi kaybettim. Hiç çocuğum olmadı, o yüzden evlat kaybetmenin ne büyük bir acı olacağını tahmin bile edemiyorum… Fakat şunları söylemek isterim…

Keşke insanların ölümüne alışabileceğini söyleyebilsem. Ama asla böyle bir şey söylemedim. Söylemek de istemem. Sevdiğim birini her kaybettiğimde içimde kocaman bir boşluk oluşur, koşullar ne olursa olsun. “Aman ne yapalım” diyecek durumda olmak istemiyorum. Bunun, gelip geçen bir şey olmasını istemiyorum. Yaralarım, o kişiye duyduğum sevgiden ve onunla sahip olduğum ilişkiden kalan bir miras. Yara ne kadar derinse, duyduğum sevgi de o kadar derindi. Öyle de kalmalı.

Yaralar yaşamın bir mirası. Yaralar, derinden sevebildiğimin, içten yaşadığımın ve kesip biçildiğimin ya da içimin oyulduğunun, yine de iyileşip yaşamaya ve sevmeye devam edebildiğimin belirtisi. Yaranın üstünü kaplayan derim, eski derimden daha da güçlü. Yaralar yaşamın bir mirası. Yaralar, sadece göremeyenler için çirkin.

Yaşadığın keder içinse diyebilirim ki, dalgalar halinde geldiğini göreceksin. Gemi ilk battığında, çevrendeki tüm enkazla birlikte dibe çökeceksin. Çevrende batmadan su üstünde duran her şey, sana geminin güzelliğini ve ihtişamını hatırlatacak, tabii artık geminin olmadığını da. Tek yapabileceğin, suyun üzerinde kalmak. Enkazdan bir parça bulacaksın ve bir süre ona asılacaksın. Belki fiziksel bir şey. Belki mutlu bir anı ya da bir fotoğraf. Belki seninle birlikte su üstünde durmaya çalışan bir başka kişi. Bir süreliğine, tek yapabileceğin şey su üzerinde kalmak olacak. Hayatta kalmaya çalışmak.

Başlangıçta, dalgalar 1 metre boyunda olacak ve acımadan yüzüne çarpacak. 10 saniyede bir gelecek, sana nefesini tutacak zamanı bile vermeyecek. Tek yapabileceğin sıkıca tutunmak ve suyun üzerinde kalmak. Bir süre sonra, belki haftalar – belki aylar sonra, bakacaksın ki dalgalar hâlâ 1 metre boyunda, ama artık daha uzun aralıklarla geliyor. Geldiklerinde yine mahvedecek seni, silip süpürecek. Fakat dalgalar arasında geçen zaman, nefes almana izin verecek, hayatına devam edebileceksin. Yaşadığın kederi neyin tetiklediğini asla bilemeyeceksin. Bazen bir şarkı, bir resim, bir sokağın köşesi, bir fincan kahvenin kokusu. Her şey olabilir… Ve dalgalar seni mahvetmeye devam edecek. Fakat her bir dalganın arasında yaşam var.

Bazı zamanlar, herkes için farklıdır tabii, dalgaların 75 santime düştüğünü göreceksin. Belki de yarım metreye. Ve gelmeye devam ederken dalgalar, dağılmaya başlayacaklar. Geldiklerini göreceksin. Bir yıldönümünde, bir doğumgününde, belki yılbaşında ya da havaalanına iniş yaparken. Geldiğini görebileceksin, çoğunda da kendini hazırlayabileceksin. Keder üzerine çöktüğünde, bir şekilde, tekrar diğer tarafa geçebileceksin. Sırılsıklam olmuş, dağılmış, hâlâ enkazdan kalan küçük bir parçaya tutunmuş, fakat tekrar ortaya çıkacaksın.

Yaşlı adamın sözünü dinle. Dalgalar asla durmayacak, bir şekilde gerçekten de durmasını istemeyeceksin sen de. Fakat o dalgalara rağmen hayatta kalmayı öğreneceksin. Başka dalgalar gelecek. Onları da atlatacaksın.

Eğer şanslıysan, birçok sevgiden miras kalan birçok yaran olacak. Birçok da gemi enkazın.

Leave a comment

Filed under Karalamalarım